11 Nisan 2013 Perşembe

Maryam Şahinyan@İZ

İZ Dergisinin bu sayıdaki kapak konuğu Maryam Şahinyan. 
"Foto Galatasaray; woman to woman" başlıklı yazım ile birlikte.
















...............................................................


Foto Galatasaray: woman to woman


Tayfun Serttaş

Foto Galatasaray’s biggest achievement lies in this magical experience humble venue bequested to the history of women. Maryam Şahinyan is the woman as the eye behind the aperture. The existence of this extraordinary actor lays open to discussion the uniqueness of Foto Galatasaray archives in photographic history. Since its launch photography crowned as the most modern of arts yet its relation with women is contrary to its transforming power. Lenses have never been off the women aesthetically since the beginning yet women have not found their place among the actors behind the viewfinders. Thus it should be remembered that not just studio photography, but as a whole, history of photography has evolved in the male dominant tradition. When the topic is photography, women as the object looked upon rather then the subject doing the looking, have played this role throughout the century.

When I learned of a woman who have carried a life long occupation in a sector under the monopoly of men as studio photography, the first thing that sprung to my mind was whether İstanbul had a Julia Margaret Cameron carefully tucked away somewhere. Classic history of photography had no other example, how could this significant information be kept a secret for so long? Unless Şahinyan too chose to keep herself a pace back under the technical attack just like Cameron experienced all her life? Her images also had slight focusing problems, small fingernail scratches, and shutter speed diffractions yet perhaps secreted much more inherent artistic enactments. How was it possible to discern a studio’s manner through a female photographer’s predilections. Photographer and the photographed when left to their instinctual reflexes at that ominous moment, whose role determined the scene? How did the female identity of the photographer contribute to the studio archive? Was there any source available in this context now? Till the arrival to the Şahinyan archive, these were some of the numerous questions even after all the images were analysed that were linked one after the other on the unique position of hers. Not just specific to İstanbul, but, as I was sure it was never witnessed in any of the neighbouring cities it was an amazing reference: We have a woman studio photographer with her archive that has survided intact to this day!

And we never knew.

By a contemporary scrutiny, Şahinyan’s career easily can be transformed into a heroic, feminist legend. However before attempting the process by today’s standards, let’s look at the social factors, which helped shape Foto Galatasaray, in its context.

The extent of a culture of segregation (women in harem and men in selamlık) roots deep in the early Ottoman life has to be considered in regarding Foto Galatasaray. This tradition rising on separate spatial and instrumental criteria for men and women forms the basis of the social conditions on which the studio is built. Thus to assume Şahinyan purported to expand the professional capacity of women or brought a new discourse to feminist perception would be a presumption. Before determining the studio’s place in the women’s history it has to be ascertained how female identity was positioned at that venue.

First attempts at the archive of Foto Galatasaray showed not just the photographer but the photographed to be mostly women. This is a major factor not seen in any of the other studios of the time; one male to ten female customers! In the cultural atmosphere of the day keeping in mind that how comfortable in interacting or how much were women posing for men, it was inevitable for this humble venue to become significant. In front of Şahinyan many women with all their mimics and figure, with bare shoulders hair flowing or even in underware posed uninhibitedly. I am sure many women freely entered the studio in the security of knowing the photographer was a woman. It has to be underlined that Foto Galatasaray clearly has captured the essence of its time sociologically. Female identity of Şahinyan was an advantage in providing the clientele.

Maryam Şahinyan was remembered with her resiliency. Through out the photograph’s past female studio photographers maybe not be more than a handful and among them Şahinyan is unique in her survival in her career to the end. Working at her studio for threescore years was not a hobby of leisure. All her life she carried the struggling responsibility of a carreer deigned on her. And she was not rewarded or it, I believe. In the light of what is left of her endeavours of sixty years we are now starting to appreciate while it lets us to reproduce its own knowledge of visual history other then the male perspective. Remedying almost the history of those who have been neglected in records. This miracle redress is why we owe a rather big apology and thank you to her now; to Maryam and her female companions...

PS: First exhibition of Foto Galatasaray was realized between the dates of 22 November 2011 and 22 January 2012 at SALT Galata / Açık Arşiv (Open Archive), which recreates the visual images made by Maryam Şahinyan (1911, Sivas - 1996, İstanbul) between the years of 1935-1985 at her studio in Beyoğlu, Galatasaray. Closer to two hundred thousand negatives have been classified, cleaned, digitalized, restored, and cathegorized taken into preservation by a team under artist/researcher Tayfun Serttaş in three years.

.....................................................................



Kadın Kadına; Foto Galatasaray

Tayfun Serttaş 

Foto Galatasaray’ın büyük mucizesi, bu mütevazı mekandan kadın tarihine miras kalan o sihirli deneyimde yatar. Objektifin arkasındaki göz olarak kadındır, Maryam Şahinyan. Bu sıradışı aktörün varlığı, Foto Galatasaray arşivinin fotoğraf tarihindeki en özgün pozisyonunu tartışmaya açar. Ortaya atıldığı andan itibaren sanatların en moderni olarak taçlandırılan fotoğrafın dönüştürücü gücüne tezattır kadın ile olan ilişkisi. Estetik olarak fotoğrafın ilk günlerinden itibaren objektifin önünden eksik edilmeyen kadın, objektif arkasındaki aktörler arasında yerini bulamaz. Bu nedenle ki, salt stüdyo fotoğrafı değil, tüm bir fotoğraf tarihinin erkek egemen gelenek içerisinde şekillendiğini akılda tutarak başlamakta yarar var. Konu fotoğraf olduğunda kadın, bakan “özne” olmaktan ziyade bakılan “nesne” olarak yüzyıl boyunca kendisine biçilen rolü oynar.

Türkiye’de bir kadının hayatı boyunca stüdyo fotoğrafçılığı gibi erkek tekelinde bir mesleği sürdürdüğünü öğrendiğimde, aklıma gelen ilk soru İstanbul’un bizlerden itinayla sakladığı bir Julia Margaret Cameron’u olup olmadığı üzerineydi. Klasik fotoğraf tarihinde neredeyse başka örnek yoktu ve böylesine önemli bir bilgi nasıl olup da gizli kalabilmişti? Yoksa Şahinyan da, mesleki yaşamı boyunca Cameron’un kadın olmasından kaynaklanan teknik eleştiriler altında hep bir adım geride kalmayı mı tercih etti? Onun da fotoğraflarında hafif odak problemleri, küçük tırnak izleri ve enstantene kırılmaları vardı da, sanatsal açıdan çok daha içkin mizansenler mi gizliydi? Kadın bir fotoğrafçının tercihleri üzerinden nasıl belirlenebilirdi bir stüdyonun tavrı? Fotoğraflayan ve fotoğraflananın içgüdüsel refleksleriyle başbaşa kaldığı o tekinsiz anda, yaratılacak sahneyi kimin rolü belirliyordu? Fotoğrafçının kadın kimliği, stüdyonun arşivine ne gibi ayrıcalıklar katıyor olabilirdi? Hali hazırda buna dair bir kaynak var mıydı? Şahinyan arşivine ulaşana dek ve arşive dair tüm imajlar analiz edildikten sonra dahi onun bu özel pozisyonu üzerinden ardı ardına birbirine eklemlenen binlerce sorunun ilk halkalarıydı bunlar. Yalnızca İstanbul özelinde değil, civarındaki çoğu kentin tanıklık etmediğine emin olduğum kadar şaşırtıcı bir referanstı bu; “arşivinin tüm parçaları günümüze ulaşan bir kadın stüdyo fotoğrafçımız vardı!”

Ve ondan bihaberdik.

Bugüne dair bir okumayla, Şahinyan’ın mesleki yaşamı kolaylıkla bir feminist kahramanlık efsanesine dönüştürülebilir. Ancak sürece günümüz kriterleri üzerinden yaklaşmadan önce, Foto Galatasaray’ı şekillendiren toplumsal etmenleri o günün koşulları içerisinde anlamaya çalışmakta fayda var. Foto Galatasaray üzerine düşünürken, kökenleri erken dönem Osmanlı yaşantısına dek uzanan bir haremlik selamlık kültürünün uzantılarını hesaba katmak gerekir. Kadın ve erkeğe özgü mekansal ve araçsal kriterlerin ayrımı üzerinden inşaa edilen bu geleneksellik, stüdyonun yapılandığı toplumsal şartların zeminini meydana getirmektedir. O nedenle ki, Şahinyan’ın kadınların mesleki fonksiyonlarını genişletme iddiasında olduğu ya da kadın fotoğrafçı olarak feminist anlayışa yeni bir söylem getirdiğini düşünmek önyargı doğurur. Stüdyonun kadın tarihi içerisindeki yerini saptamadan önce, kadın kimliğinin o mekana nasıl konumlandığı değerlendirilmelidir.

İlk teknik incelemeler yapıldığı andan itibaren Foto Galatasaray arşivinde sadece fotoğraflayanın değil, fotoğraflananların da büyük oranda kadınlardan meydana geldiği saptandı. Dönem stüdyolarının hiçbirisinde rastlanmayacak boyutta ciddi bir farktı bu; on kadın müşteriye karşı, bir erkek müşteri! O günün kültürel koşullarında kadınların erkek fotoğrafçılarla ne kadar iletişime geçtikleri ya da onlara ne derece rahat poz verdikleri hesaba katıldığında, bu mütevazı mekanın kadınlar için önem kazanması haliyle kaçınılmazdı. Şahinyan’ın karşısında birçok kadın tüm yüz mimiklerini kullanarak, omuzlarını açıp, saçlarını dökerek hatta iç çamaşırlarıyla rahatça poz verdi. Eminiz ki birçoğu stüdyoya fotoğrafçının kadın olmasının sağladığı güvenle girip çıktı. Bu açıdan yaklaşıldığında, Foto Galatasaray’ın dönemin sosyolojik koşullarıyla tam bir uyumluluk yakaladığının altı çizilmelidir. Şahinyan’ın kadın kimliği, stüdyonun müşteri portföyünü belirlemesi birtakım avantajlar sağlamıştır.

Dirençli mizacıyla hatırlanıyordu Maryam Şahinyan. Fotoğraf tarihi boyunca sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kadın stüdyo fotoğrafçıları arasından da ilginç bir biçimde sıyrılarak, mesleki sürekliliğini yaşamı boyunca sürdürmeyi başarmıştı. Şahinyan’ın 60 sene boyunca o stüdyoda süregiden uğraşları, boş zamanlarını değerlendirdiği bir hobiden ibaret değildi. Hayatı boyunca, kendisine lutfedilmemiş bir mesleki mücadelenin sorumluluğunu da taşıdı. Bundan dolayı sanırsam hiç ödüllendirilmedi. Bugün ondan geriye kalanların ışığında, üzerine söz söylemeye başladığımız bir 60 yıl, aynı zamanda erkek bakışından ayrıksı bir görsel tarihin kendi bilgisini yeniden üretmesine olanak tanıyor. Kayda geçirmeyi ihmal ettiklerimizin tarihini, adeta telafi ediyor. En çok da bu mucizevi telafiden ötürü kocaman bir özür ve de teşekkür borçluyuz şimdi; Maryam’a ve onun kadın arkadaşlarına...

Not: İlk gösterimi 22 Kasım 2011 - 22 Ocak 2012 tarihleri arasında SALT Galata / Açık Arşiv’de gerçekleşen Foto Galatasaray, 1935’ten 1985’e kadar Beyoğlu Galatasaray’daki stüdyosunda kesintisiz olarak fotoğrafçılık yapan Maryam Şahinyan’ın (1911, Sivas - 1996, İstanbul) tüm mesleki arşivinin yeniden görselleştirilmesi üzerine kuruludur. Arşivde yer alan 200 bine yakın negatif, sanatçı/araştırmacı Tayfun Serttaş’ın oluşturduğu bir ekip tarafından üç yıllık bir sürede tasnif, temizlik, sayısallaştırma, sayısal restorasyon ve kategorizasyon aşamalarından geçerek korunmaya alınmıştır.

Hiç yorum yok: