11 Ağustos 2010 Çarşamba

Melezleşmenin Dayanılmaz Hafifliği!

Türk dölü - gavur dölü tartışması son dönem duyduğum en absürd şey. Daha çok bir siyasi kamera şakası gibi geldiği için gülüp geçiyordum.. Geçen gün Rober Koptaş'ın blogunda "Soy Sop Bakanlığı" isimli eleştiriyi okudum. Sonra bir kaç saat araştırdım ki, neler neler.. Evet, bir hadise var! Türkiyeli kadınların "Sperm Bankalarından" kimden geldiği belli olmayan spermler edinmesi yasalarca "soyu koruma" gerekçesiyle yasaklanmış! Yasağa uymayanların önü ise 3 yıl hapis cezası yaptırımı ile kesilmiş. Bu ülke de adam öldürüp 3 yıl yatmayanlar var. Neyse, sonuç olarak Türkiye'ye "gavur dölü" giremiyor artık. Giremiyor da, kimse dönüp bakmıyor mu acaba "girilemez coğrafyaya"?

İnsanlık tarihinin görüp geçirdiği en kapsamlı melezleme projesi olan ve bizzat bu coğrafyada cereyan eden Helenistik dönemi hiç saymıyorum. İpek Yolu "ticaretini" ağzıma dahi almıyorum. Yüzyıl öncesine kadar bu toprakların nasıl bir demografik yapısı olduğuna asla değinmiyorum. 1915'in aramızda dolaşmakta olan boynu bükük hayaletlerini görmüyorum mesela. Ülkeyi 600 sene idare eden saray ailesinde dahi "padişah analarının" Avrupa'nın hangi ülkelerinden seçildiğine dair o muhteşem listeyi kimseyle paylaşmıyorum. Bugün hala devam etmekte olan "başlık parası" isimli mecranın, 13 - 14 yaşında kızları kime kaç paraya alıp sattığını hatırlamıyorum. Hepsini unuttum. Peki üzerinden yedi kere Haçlı Ordusu gelip geçmiş bir Anadolu'da bugün kim bahsedebilir etnik bekaretten?

Anadolu, örneğin Norveç gibi dünyanın sol üst köşesinde unutulmuş bir izole toprak parçası değil, adına şu yüzyılda Türkler denilen millette, Keltler denilen ari ırkın "safkan atları" gibi bir topluluk değil. Doğası gereği OLAMAZ. Geçiyorum Norveç'i falan, Anadolu hem Batısında hem de Doğusunda yer alan tüm coğrafyalar arasında "zorunlu olarak" gen haritasının en bozuk olduğu kara parçası. İçerisinde yanlızca yerli halkların değil, sayısız yabancı koloninin döllerini ve rahimlerini bugün dahi kolaylıkla bulabildiğimiz yegane genetik havuzu. Sizler adına üzgünüm ama Anadolu, "analığı gereği" zaten dünyaya gebe... Anadolu, insanlık tarhinin en yüklü taşıyıcı annesi.

Gün itibari ile, Sümerliği ile övünen bir Süryanilik, Urartuya referans veren bir Ermenilik, kendisini Antik Yunan'ın devamı sanan bir Helenlik ne kadar çatlaksa, Orta Asya göçebeliğine göndermede bulunan bir Türklük'te o kadar ciddi bir şizofreni içerisindedir. Bugüne dek bu coğrafyayı paylaşan her birey, hepsinden öte artık biraz "biz"dir. Kaldı ki, adına "bugün" dediğimiz bir zaman diliminde, kimliklerin etnisitelerden ve genetik aidiyetlerden tümüyle ayrışıp bireysel tercihlere dönüştüğü bir periodun dinamiğinde ve de yüzyıllar önce tırnaklarımızla kazıya kazıya yok ettiğimiz multi-kültürel yaşam formunun böylesine fonksiyonel olduğu bir ortamda, kendilerimizi kimlerden koruyoruz? Bunu yaparken, öncelikle "biz kimiz?" sorusunu samimiyetle kendimize sorabilme cesaretimiz var mı? Bugün itibarı ile "bizler" nasıl bir gen havuzundan ibaretiz? Bu devlet kimin Türk kimin değil olduğunu kanıtlayabilecek tek bir veri tabanına sahip mi? Böyle bir veri tabanı mümkün mü? Bu ülkenin antropologlarına - etnologlarına ve bilumum bilim adamına acaba hiç sorulmuş mu, kim bunlar diye? Ne ararlar binlerce senedir buralarda diye?

Böylesi bir Türkülüğü sürdürmek isteyenlerin kanımca tek çıkar yolu dölleri Türkmenistan'dan ısmarlamaktır. Dünyaya gelecek çekik gözlü sarı derili bebekler ile ne kadar empati kuracakları, ailelerin bireysel sahiplenmelerine kalır artık. Böylesi bir çıldırmışlık halini, böylesi bir kör mantık belki tatmin edebilir. Bir diğer ileri öngörüm ise şu ana kadar dünyaya gelmiş olan yarı Türk yarı yabancı vatandaşlara da ceza verilmesi ve hatta Türk soyunu bozdukları için vatandaşlıktan çıkartılmalarıdır. Bu bağlamda yurtdışı evliliklerine de aynı nedenle yasak koyulması gerekmektedir. Başta Almanya olmak üzere dünyanın çeşitli noktalarında yaşayan Türklerin farklı ırk ve milletten yaptıkları evlilikler nedeniyle dünyaya gelen çocukları için de "Türk değil" tanımı getirilmesi zorunludur. Aklıma ilk gelenler bunlar, söyleyecek başka da söz bulamıyorum. Çatlak, her period da çatlak! Fakat artık bunu cahilliklerinden değil, cüretkarlıklarından yapıyorlar. İşin en acı olan tarafıda bu.

En şanslı ve "soylu soplu" ailelerin dahi dört nesil ötesini bilemediği bir dil şizofrenisinin içerisinden geçiyoruz. Dedesinin "Osmanlıca" mezarını okuyabilen televizyona çıkıyor mucize buldum diye! Böylesi bir ortamda kalkıp ari ırka referans vermenin bu ülkenin (Türk, Kürt, Ermeni, Laz vs) tüm bileşenleri için kitlesel bir çıldırma hali olduğunu düşünüyor ve ekliyorum; melezleşmenin dayanılmaz hafifliğinde ve güzelliğinde buluşalım. Zira biz binlerce yıldır böyle güzeliz. Önce "biz"i sahiplenmeyi öğrenelim, sonra bizden yeni bir "ari" kültür daha doğar nasıl olsa. Onun adı "kolektif ırk" olur. Onun içinde hepimiz gönlümüze estiği gibi... Binlerce senedir olduğu gibi..

Not: Sizler bu yazıyı okurken, dünyanın çeşitli noktalarında onbinlerce kadın ve erkek üreme riski içeren pozisyonlarda orgazm oldu.

T.S

Hiç yorum yok: