19 Ocak 2012 Perşembe

19 Ocak 2012


Galiba bir umut var, bugün hissettim. Yürürken, insanların yüzlerine derin derin bakarken, kalabalık arttıkça farkında olmadan sevinirken, bedenime işleyen soğuğun içimi ısıttığını düşünürken hissettim bugün, Karin'in sesinde, saat üçü beş geçe, arkamdaki kadının yakasındaki karanfilde, önümde korkmadan hıçkıran bir lise öğrencisini gördüğümde anladım bugün, galiba bir umut var.

Bir süredir diyorlar ki bize; "ya bu deveyi güdeceksiniz ya da bu diyardan gideceksiniz!" Hiç olmadığı kadar yüksek sesle söylüyorlar bunu bir süredir. Son bir senedir, mazlumun zulmüdür altında kaldığımız harabe... Tüm hazinelerimizi buraya istiflemişken, kültürel köklerimiz burada kördüğüm olmuşken, geleceğimizi yalnızca burada görürken, bütün gıdamızı bu ekolojiden çıkarırken, önümüze serilen sayısız tercihe rağmen bu topraklarda nefes almayı arzulayan herkese yapıyorlar bunu. Son bir senedir, hiç olmadığı kadar yalnız hissediyor birçokları. Birçokları, göç edemeyecek kadar yaşlı, göç edemeyecek kadar geç, göç edemeyecek kadar zamansız, göç edemeyecek kadar bağlı, göç edemeyecek kadar aldatılmış halde bugün... Bunu bugün diyorlar bize.

Halbuki 2007'de aynı Başbakan değil miydi, "beni de öldürmek istiyorlar!" diyen, o köşkte oturan aynı Cumhurbaşkanı değil miydi Orhan Pamuk'un kulağına eğilip "herşeyi biliyoruz ama zamanı değil, biraz sabır" diye öğütleyen, aynı Dışişleri değil miydi "bu dava Türkiye'nin uluslararası onur davasıdır, kanı yerde kalmayacak" diye feryat eden... Peki ne oldu? Neden bu kadar acımasız oldunuz bir anda ve de biz kendimizi böylesi bir çözümsüzlüğün içinde nasıl bulduk? Zaten hergün vurulurken aynı kaldırımda, üzerine aldatılmayı hakedecek ne yaptık? Biz sizin değerlerinize böyle mi yaptık? Yapmadık.

Geleceğe dair son aylarda hiç olmadığım kadar pişman, hiç olmadığım kadar umutsuz, hiç olmadığım kadar çaresiz hissederken buldum bu sabah kendimi o kalabalığın içerisinde. Bir umut doğdu. Hafifce Nihan ve Gülay'ın kulağına eğilip "işte bu kadarız" dedim. Bugün bu kadarız, gördüğünüz kadar, akşam haberlerinde tam rakamını vereceğiniz kadar. Bence o kalabalığa iyi bakın, çünkü şu saniyeden sonra başınıza ne iyilik gelirse o kalabalıktan gelecek. Hrant arkasında onbinleri bulan sessiz bir kalabalık bıraktı size, birşey anlatmak isteyen. Geriye kalan son umudun fotoğrafı olsun o kalabalık. Sizin de umudunuz olsun.

Biz bugün tüm sözleri bir kez daha verdik birbirimize, bugüne kadar birbirimize verdiğimiz tüm sözleri tutmanın sağladığı bilinç ve güvenle. Siz ise bize verdiğiniz sözlerin hiçbirisini tutamadınız.

Bu bilinç size ibret olsun, umudunuz bu ibretten doğsun.

Hiç yorum yok: