29 Mart 2014 Cumartesi

Türkiye'nin "tek heceli" köşe yazarları.


Son birkaç senedir Türkiyeli köşe yazarlarında ilgimi çeken bir eğilim var. Paragraf kuramıyorlar ya da bilinçli olarak kurmuyorlar. Çoğu kez her paragrafın, bir cümle ve hatta bazen bir kelimeden (neredeyse heceden) meydana geldiği "gak, guk, çat, çut" şeklinde ilerleyen yazılar yazıyorlar. Sanki Türkçe, tek heceli bir dilmiş gibi, sanki dil asla sekiz cümlenin ard arda gelemeyeceği kadar zayıf bir mecraymış gibi, sanki okuyucu bu mecrada "yazı yazıldığı" taktirde hiçbir şey anlayamazmış gibi, sanki böyle daha kolay kavranıyormuş gibi...


Bir dilin geldiği seviyeyi, dahası bir ülkede yazı ile iletişim kurmanın derinliğini öngörmek için olağanüstü aktörler olan köşe yazarları, büyük çoğunluğu "paragraf" olarak tasarlanmış hecelerden meydana gelen birbirinden iddialı yazılarıyla, aslında günümüz Türkiye'sinde "işaret" seviyesine indirgenen dilin hangi yöne evirildiğini kanıtlıyorlar; KOMUT.


Kısaca, komut veriyorlar..


Örneğin;


1. paragraf: ... yüzünden oldu her şey.

 
2. paragraf: şimdi soruyorum. 

3. paragraf: evet, size soruyorum!


4. paragraf: kimse bunun sorumluları çıksın ortaya?


Şeklinde devam eden, ve çoğu kez toplamı tam paragraflık 1 yazı bile etmeyecek yazılarıyla Türkiye'li köşe yazarları, dünyanın başka hiçbir yazılı mecrasında karşılaşamayacağımız şiirsel (yeni) bir tür "komut paradigması" üretiyorlar. Buna iki nedenle başvuruyor olabilirler;


1.) Hitap ettikleri kitlenin okuma alışkanlığı olmadığına emin oldukları için, komutlardan ve bolca ünlemden meydana gelen, her bir cümlenin paragraf yerine geçtiği yazılar yazarak kendilerini okunur kılmaya ve onların dikkatini çekmeye çalışıyor olabilirler (ki bu, köşe yazarının misyonunu tartışmaya açar).


2.) Türkiye'deki köşe yazarlarının ana dilleriyle ilişki kurma biçimleri gerçekten budur ve bu seviyenin üzerine çıkamıyor olabilirler (ki bu, okuyucunun entelektüel yargılarını tartışmaya açar).


Üçüncü olarak her iki etken iç içe geçmiş olabilir. Fakat neden her ne olursa olsun, dilin geldiği vahim noktayı göstermesi açısından bir ülkenin köşe yazarları ve o ülkenin köşe yazarları tarafından neredeyse dikey yazılan yazıların bir anlamı var. Anlam dünyamızda "kaybedilen" bir niteliğe göndermede bulunuyor... 1970'lerde kaleme alınmış, her bir paragrafı ortalama sekiz cümleden meydana gelen köşe yazarlarının metinlerine şöyle bir göz gezdirirken, bugünün dünyasında kavramamızın git gide imkansızlaştığı bir iletişim kültürünü duyumsuyorum, dilin o en yüksek kullanımını; inandırıcılığını.


Türk dil kurumuna göre paragraf; "düzyazıların kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıkları bölümler" olarak tarifleniyor. Anlıyoruz ki, bugünlerde düz yazı yazılamıyor ya da aslında hiçbir şey anlayamıyoruz.


Hiç yorum yok: