Samos’taydım. Tatil
yazısı yazmayacağım, çünkü Mutlu Tönbekeci en âlâ şekilde kitabını yazıyor.
Size Yunan adası dersi verecek değilim, geç bile kalmışım. Pisagor’un adası.
Hazır adadayken, yüzeysel bir kumsal ortamında Wikipedia’ladık. Herodot’un
bizlere aktardığına göre; Pisagor, Mısırlılardan bir ruh göçü öğretisi
almıştır. Bu öğretiye göre; ruh ölümsüzdür, vücut yok olunca her defasında
meydana gelen bir başka varlığa girer; bütün varlıkları dolaşıp yeniden o zaman
doğan bir insan vücuduna girer ve bu 3000 yıl sürer. Kendi anlatırmış,
"Bir gün sopayla dövülen bir eniğin yanından geçerken ona acımış ve şöyle
demiş: Dur, vurma! Çünkü o sevdiğim bir adamın ruhu, bağırışını duyunca onu tanıdım."
diye.
BU YAZI BİRAZ ÖYLE
BAŞLADI.
Çok kısa bir andı,
Tayfun tanıştırmıştı. Gözlerini ve bakışını hatırlıyorum. Utangaç tavrını. Fotoğraflarını
basılı olarak ilk Derya’nın mekânında görmüştüm. O resimleri gördükten sonra
herkesin uzlaşacağı üzere, onsuz yazılmayacak gibiydi -şehrin yakın tarihi.
Deli tarihi. O fotoğraflar olmadan asla hayal edemeyeceğimiz bir toplumsal
hayalgücünün içinden çıkan o ‘gizli’ kimlikleri görmek, -kendi tarihine de bir şey,
az şey söylemiyor mu? Ve gırla eğlencenin içinden; ne yaratıcı, ne ışıklı, ne güzel
insanlar... Dansözler, şarkıcılar, oyuncular ve müzisyenler; Yeşilçam’ın, Beyoğlu’nun
ve bir fotoğraf stüdyosunun tarihi. Nasıl unuturuz onun şahitliğini? Hayatın,
bu şehrin ve bizim insanlarımızın en zengin, en güzel ve en siyah beyaz hâllerini.
80 yılı aşmış bir hayata sığan yüzler... Hele dışarısı bu kadar vahşileşirken,
standartlaşırken, sertleşirken... Osep Minasoğlu’nu kaybetmedik. O
başka bir zamana ve boyuta katıldı. İçinden geçtiği güzelliklerle. Tayfun’un
blogundan paylaştığı, duygulu ve ince yazısından: “Modern dünyada aşk
yoktur yakışıklım, birlikte üretmek vardır. O yüzden ben sende aşkların, en
derinini yaşadım yakışıklım. Tarih denilen enkazın altından kalkmayı, yoktan
var etmeyi öğrettik, birbirimize yakışıklım. Birimiz yolun en başında, birimiz
en sonunda iken, zamana karşı gerçek bir zafer kazandık yakışıklım. Yalnızca
senin ellerin değildi titreyen, gözlerine her baktığımda, belli etmeden, benim
de yüreğim daima titrerdi yakışıklım...”
Yazının tamamı için: http://tayfunserttas.blogspot.com/2013/08/yakisikli
m.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder