Önbilgi: Bu metin, Tayfun Serttaş’ın derlediği ve Stüdyo Galatasaray’ın 200.000 karelik arşivinin sergisini gezdikten sonra yazdığım bir dizi metinden birisidir.
Meta-data’nın 2 anlamı olabilir:
Bir: Öte-veri.
İki: Mal-veri.
Bu 2 anlam, 1950-2010 dünyasının 2. Sanayileşme döneminde, her 2 anlamı da ve birbirine karşıt olarak içerebilmesi açısından, ilginç bir moment olarak kayda geçti.
Genelde G-8 ülkelerinde somutlaşan, (Rusya ile ABD’yi aynı kefeye koyarak) zamanın Mao’sunun 2 dünya kuramını parçalı olarak doğrular biçimde, bilgi döneminin temel metası olan veri üzerinden süren hegemonyayı gergefler bu 2 anlam.
Öte-veri, üst-metin, hiper-tekst biçimlerinde de olarak, ‘Mülksüzler’deki Shevek’in yaptığı biçimde bize, yaşamımızı dönüştürecek bilgiyi bedava verir.
Oysa diğer yanın hegemonyası, veriyi meta kılarak, bize onu satarak, ona tüketim bağımlısı kılarak, onun anlamını aşmamızı ve onu bir epistem kılmamızı engeller.
Satmak-satmamak ikilemi, 1. Sanayileşme’den devralınan, romantik bir kahramanın savaş sonu hezeyanlı ölümü gibi, bir imaj kakalar bize. Yani, onu pas geçmek daha uygundur.
Oysa bilgiyi bilgi kılmak, veriyi veri kılmak asıl açmazdır. Çünkü kitle 5.000 yıldır bırak öte-bilgiyi edinmeyi, etkin okuryazar olmayı bile reddeder konumdadır. Dolayısıyla, 2. ve n’ince okumalar ve meta-data edinimleri kitlenin işi değildir.
İronik olan, eski dönemin uzmanlarının ve iktidar seçkinlerinin işi de değildir.
Bir zamanlar eleştirmenin aşırı yorumla bir metne kattıkları gibi, örneğin Kafka’nın varsayılan öngörümleri gibi, aşırı yorumda bulunacak disiplinlerarasıcıların işidir bu.
Sonuçta bugün sanatın, bilimin ve düşünün 10’ar temel alanında, üniversite 1-2 bilgisine sahip olmak, ne de olsa uzmanların imkansız saydığı bir şeydir ama mümkündür aslında.
Nasıl ki çöpler hammaddeye geri dönüştürülebiliyorsa, metalaştırılmış veriler de, öteleştirilmiş verilere dönüştürülebilir aşırı yorumla. Yaptığımız da budur.
Benjamin bize gündelik yaşamın kültürolojisini imledi ama ‘Berlin İnsanları / Mektupları’nı derlerken, sıradan insanların mektuplarına başvurmadı. Üstelik, o da hala feodal dönemin artığı olan romantizme dolaylı olarak bağlıydı. Ölüm biçimi bile, tek başına bunu doğrulamaya yeter.
Biz onun temel verilerini alıyoruz. Murdoch’un etnoloji ve sosyoloji için yaptığı, Dewey kodu gibiki 1.000’lik (3 rakamlı) kavramsal çerçeveye oturtuyoruz. Böylelikle, her verinin öteleme vektörü tek başına çerçevede ortaya çıkıyor, artı-değer bilgi olarak.
Onları alıp yeni birden çok çerçeve tasarlıyoruz, gelecekbilim olarak. Diğer bir deyişle, evrimin gelecekteki gidişini, geçmişteki yok olmuş türler de çizer. Benjamin’in romantikçe geçmişin küllerine aşıktı, biz yalnızca geleceğin ateş bilgisini, öte-veriyi onun içinde saklamak için gereksiniyoruz.
İşte, öte-veri budur: Geleceğe hediye edilmiş, kaybolmuş yollarda bulunan, izlek düşünceler atlası.
Reha Ülkü'nün aynı başlıklı yazısı BURADA
19 Ocak 2012 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder