Gün yok ki, yeni bir sanat kurumunun skandalına
uyanmayalım. Rezaletlerden rezalet beğenmeyelim.. Başka bir çağdayız artık,
sanatçılar ve sanat takipçilerinin (daha genelde kamu ve bireylerin) sanat kurumlarının tutarsızlıkları karşısında tavır
almak zorunda kaldığı, adeta onlara çeki düzen verdiği bir çağda. Kısaca; artık bizler onlarla uğraşıyoruz.
Onların bizlerle "uğraşması" gereken yerde.
Henüz geçtiğimiz gün "denedik, tutmadı" diyen Borusan, ArtCenter'ın kapısına kilit vurmuş, içerideki sanatçıları stüdyo dönemleri bitmeden kapı
dışarı etmeye hazırlanır iken, bir diğerinin koleksiyonunu haraç mezat müzayedeye çıkardığını öğreniyoruz bugün.
Yanlış okumadınız;
Santralistanbul, binbir
emekle, büyük bölümü bağış karşılığı toplanmış olağanüstü bir koleksiyonu, 17
Şubat tarihinde "Maçka Mezat" üzerinden satışa çıkarıyor. Kimler yok
ki bu koleksiyonda, kendi cümleleriyle; "150 adet eserden oluşan ve hemen
her sanat disiplininden örnekler taşıyan özel koleksiyonların müzayedesi, Türk
modern ve çağdaş güzel sanatlarının çok önemli yapıtlarını içeriyor. Ecole
de Paris sanatçılarımızdan Fikret Mualla’nın bir triptik
retrospektifi, Nejad Devrim’in ‘başyapıt’ olarak değerlendirilecek
tuvalleri, Hakkı Anlı retrospektif tadındaki birçok eseri, Mübin
Orhon’un lirik soyut 10 kadar eseri, Selim Turan’ın bir baş yapıtı ile 50’li
yıllara ait soyut eserlerinin yanı sıra Yüksel Arslan’ın Arture serisinden
20’ye yakın önemli yapıtı, Nil Yalter ile Ayşe Erkmen’in dünya müzelerinde
sergilenen video enstalasyonları, Seyhun Topuz, Osman Dinç ve Hüseyin Arda’nın
heykelleri, Abdurrahman Öztoprak, Ömer Uluç, Alaettin Aksoy, Mehmet Güleryüz,
Nur Koçak, Neş’e Erdok, Kemal Önsoy, Gülay Semercioğlu, Canan Tolon, Selma
Gürbüz gibi sanatçıların sıradışı tabloları", satışa sunuluyor. Hafızalarımızda, müzedeki bütünlüklü sunumları çok taze olan o eserler, dağılıyor.
Basit tabirle o
gün, kamuya ait olan şahısa dönüyor…
Müzayede günü, o güne kadar ancak müze ortamında izleyebildiğimiz (bir çoğu
emsalsiz, edisyonu bulunmayan) yapıtlar, evlere dağılıyor.
Birileri geliyor, birileri daha, birileri 50 bin TL veriyor, birileri 55
bin, derken 56 bin’e pazarlığı bitiren, kimbilir belki Kuzey Avrupa, belki
Ortadoğu’dan bir koleksiyoner, kapıyor bir Yüksel Arslan, alıyor bagajına,
evine dönüyor…
Kısaca o güne kadar, müze üzerinden kamuya ait olduğu sözüne inanarak
izlediğimiz eserlerin hepsi, bizlerden – bizlerin rızası alınmadan - geri
alınıyor. Düşüncesi dahi kabul edilemez bir yağma, vuku buluyor.
Santralistanbul'un mevcut sanat kurumlarından temel farkı, akademiye bağlı olarak faaliyet göstermesiydi. Bu noktada şahıs müzesi değildi, kamusal sorumluluğu çok daha yüksekti. Bugün kamu koleksiyonu üzerinden uygulanan metodun, örneğin okulun kütüphanesini ya da laboratuvardaki araç gereçleri satılığa çıkartmaktan farkı yok diyelim… Peki, hukuki olarak bunun bile ihtimali mümkün değil iken, şayet özel üniversitelere tanınan çeşitli haklar ve hukuk oyunları yoksa işin içinde, aynı zamanda "demirbaş" olarak belgelenen eserlerin, değil satılmak, kampüsten dışarıya bile izinsiz çıkamayacakları hepimizin malumu.
Arka planda ne gibi hukuk ayarları yapıldığı şimdilik büyük bir muamma. Santralistanbul yönetiminden gelmiş herhangi bir açıklama yok. Toz bulutunun dağılması, kamunun kendisine ait olan bir koleksiyonun akibeti üzerinde soru sormasına bağlı görünüyor.
Santralistanbul'un mevcut sanat kurumlarından temel farkı, akademiye bağlı olarak faaliyet göstermesiydi. Bu noktada şahıs müzesi değildi, kamusal sorumluluğu çok daha yüksekti. Bugün kamu koleksiyonu üzerinden uygulanan metodun, örneğin okulun kütüphanesini ya da laboratuvardaki araç gereçleri satılığa çıkartmaktan farkı yok diyelim… Peki, hukuki olarak bunun bile ihtimali mümkün değil iken, şayet özel üniversitelere tanınan çeşitli haklar ve hukuk oyunları yoksa işin içinde, aynı zamanda "demirbaş" olarak belgelenen eserlerin, değil satılmak, kampüsten dışarıya bile izinsiz çıkamayacakları hepimizin malumu.
Arka planda ne gibi hukuk ayarları yapıldığı şimdilik büyük bir muamma. Santralistanbul yönetiminden gelmiş herhangi bir açıklama yok. Toz bulutunun dağılması, kamunun kendisine ait olan bir koleksiyonun akibeti üzerinde soru sormasına bağlı görünüyor.