4 Ocak 2013 Cuma

arkam



Soldan üçüncü, pembe binanın, tam cumbanın bittiği içi mavi boyalı balkonlu katında, iki trans yaşardı. Bana, bir başkasının evini gözetlemeyi ilk onlar öğretti. En ideal gözetleme yöntemlerini, o ev sayesinde keşfettim. İlk onlarla, ışığımı kapatıp, iki parmağımla araladığım jaluzinin arkasından gizlice başka bir hayata girdim, girdim ve çıkamadım.

Bizler uykuya hazırlanırken, onlar sabah kahvaltılarını yapıyor olurlardı, bizler sabah kahvaltılarımızı yapıyor iken, onlar akşam yemeklerini yiyor... İlk bu asimetriyi farkedince, bakar oldum. Bir mum yakar ama peynir ekmek yerlerdi. Nadiren tencere yemeği olurdu. Nadiren masada çiçek olurdu. Balkon kapısını ortalayan masaya karşılıklı otururlardı. Tam karşılıklı. Harika bir açıydı ve ben tüm detayları görebilirdim. Bazı yemekleri neredeyse onlarla yerdim. Bazen konuşurlar, ama bazan hiç konuşmazlardı. Nadiren, yemek esnasında şakalaşırlardı. Bazan, ama en güzel olanı, balkona çıkardı. Bulvarı izler, bir sigara içer ve bazan ikimizde bornozlu olurduk... O eve bir müşterinin girdiğini hiç görmedim, yalnızca yaşamak için kullanılan, anladığım kadarıyla en mahrem yeriydi hayatın, orası. Ben ise oraya, kuş bakışıydım. Birkaç kez arkadaşları geldi, bir kez party verdiler, ve ev kedisi olmadığı anlaşılan küçük bir kedi, bir dönem yaşadı orada. Sonra gitti.


Sonra vakit geldi, tahta masanın üzerinde yanan mum söndü.


Bazan düşünüyorum da, beni bu lokasyona ikna eden en önemli etkendi, arkam. Arkamı gözetlemek. Bir şehre, dikiz aynasından bakmaktı.


Ve kim bilir, belki onlar da zaman zaman beni izliyorlardı. İzledikçe, hayatını daha izlenebilir hale getirmeyi öğrenen ben oldum çünkü.


Ama şimdi laboratuvarını kaybetmiş bir fizikçi gibi hissetmiyorum, yalnızca özlüyorum. En tuhaf olanı da bu belki... Gerçekten özlüyorum. Aramızdaki meselenin basit bir pozisyon müzakeresinden ibaret olmadığını, bu terkediş sonrası daha açık kavrıyorum.


Bilinçli ya da bilinçsiz, o yükü aldıysam madem sırtıma, taşıyacağım yere kadar götürmek gerek.


Zaman buldukça yazacağım, pembe binanın sol bitişiğinde en üst katı paylaşan "bekarların" esrarlı gecelerini, onun hemen yanındaki güzellik salonunu işleten Kanat Anne'yi, köşedeki perukçunun müdavimlerini, Şenol Birahanesi'nin bodrum katındaki flörtözleri ve diğerlerini.    

Hiç yorum yok: