İZ Dergisinin bu sayıdaki kapak konuğu Maryam Şahinyan.
"Foto Galatasaray; woman to woman" başlıklı yazım ile birlikte.
...............................................................
Foto Galatasaray: woman to woman
Tayfun Serttaş
Foto Galatasaray’s biggest achievement lies in this
magical experience humble venue bequested to the history of women. Maryam
Şahinyan is the woman as the eye behind the aperture. The existence of this
extraordinary actor lays open to discussion the uniqueness of Foto Galatasaray
archives in photographic history. Since its launch photography crowned as the
most modern of arts yet its relation with women is contrary to its transforming
power. Lenses have never been off the women aesthetically since the beginning
yet women have not found their place among the actors behind the viewfinders.
Thus it should be remembered that not just studio photography, but as a whole,
history of photography has evolved in the male dominant tradition. When the
topic is photography, women as the object looked upon rather then the subject
doing the looking, have played this role throughout the century.
When I learned of a woman who have carried a life
long occupation in a sector under the monopoly of men as studio photography,
the first thing that sprung to my mind was whether İstanbul had a Julia
Margaret Cameron carefully tucked away somewhere. Classic history of
photography had no other example, how could this significant information be
kept a secret for so long? Unless Şahinyan too chose to keep herself a pace
back under the technical attack just like Cameron experienced all her life? Her
images also had slight focusing problems, small fingernail scratches, and
shutter speed diffractions yet perhaps secreted much more inherent artistic
enactments. How was it possible to discern a studio’s manner through a female
photographer’s predilections. Photographer and the photographed when left to
their instinctual reflexes at that ominous moment, whose role determined the
scene? How did the female identity of the photographer contribute to the studio
archive? Was there any source available in this context now? Till the arrival
to the Şahinyan archive, these were some of the numerous questions even after all
the images were analysed that were linked one after the other on the unique
position of hers. Not just specific to İstanbul, but, as I was sure it was
never witnessed in any of the neighbouring cities it was an amazing reference:
We have a woman studio photographer with her archive that has survided intact
to this day!
And we never knew.
By a contemporary scrutiny, Şahinyan’s career easily
can be transformed into a heroic, feminist legend. However before attempting
the process by today’s standards, let’s look at the social factors, which
helped shape Foto Galatasaray, in its context.
The extent of a culture of segregation (women in
harem and men in selamlık) roots deep in the early Ottoman life has to be
considered in regarding Foto Galatasaray. This tradition rising on separate
spatial and instrumental criteria for men and women forms the basis of the
social conditions on which the studio is built. Thus to assume Şahinyan
purported to expand the professional capacity of women or brought a new
discourse to feminist perception would be a presumption. Before determining the
studio’s place in the women’s history it has to be ascertained how female
identity was positioned at that venue.
First attempts at the archive of Foto Galatasaray
showed not just the photographer but the photographed to be mostly women. This
is a major factor not seen in any of the other studios of the time; one male to
ten female customers! In the cultural atmosphere of the day keeping in mind
that how comfortable in interacting or how much were women posing for men, it
was inevitable for this humble venue to become significant. In front of
Şahinyan many women with all their mimics and figure, with bare shoulders hair
flowing or even in underware posed uninhibitedly. I am sure many women freely
entered the studio in the security of knowing the photographer was a woman. It
has to be underlined that Foto Galatasaray clearly has captured the essence of
its time sociologically. Female identity of Şahinyan was an advantage in
providing the clientele.
Maryam Şahinyan was remembered with her resiliency.
Through out the photograph’s past female studio photographers maybe not be more
than a handful and among them Şahinyan is unique in her survival in her career
to the end. Working at her studio for threescore years was not a hobby of
leisure. All her life she carried the struggling responsibility of a carreer
deigned on her. And she was not rewarded or it, I believe. In the light of what
is left of her endeavours of sixty years we are now starting to appreciate
while it lets us to reproduce its own knowledge of visual history other then
the male perspective. Remedying almost the history of those who have been
neglected in records. This miracle redress is why we owe a rather big apology
and thank you to her now; to Maryam and her female companions...
PS: First exhibition of Foto
Galatasaray was realized between the dates of 22 November 2011 and 22 January
2012 at SALT Galata / Açık Arşiv (Open Archive), which recreates the visual
images made by Maryam Şahinyan (1911, Sivas - 1996, İstanbul) between the years
of 1935-1985 at her studio in Beyoğlu, Galatasaray. Closer to two hundred
thousand negatives have been classified, cleaned, digitalized, restored, and
cathegorized taken into preservation by a team under artist/researcher Tayfun
Serttaş in three years.
.....................................................................
Kadın Kadına; Foto Galatasaray
Tayfun Serttaş
Foto Galatasaray’ın büyük mucizesi, bu mütevazı
mekandan kadın tarihine miras kalan o sihirli deneyimde yatar. Objektifin
arkasındaki göz olarak kadındır, Maryam Şahinyan. Bu sıradışı aktörün varlığı,
Foto Galatasaray arşivinin fotoğraf tarihindeki en özgün pozisyonunu tartışmaya
açar. Ortaya atıldığı andan itibaren sanatların en moderni olarak taçlandırılan
fotoğrafın dönüştürücü gücüne tezattır kadın ile olan ilişkisi. Estetik olarak
fotoğrafın ilk günlerinden itibaren objektifin önünden eksik edilmeyen kadın,
objektif arkasındaki aktörler arasında yerini bulamaz. Bu nedenle ki, salt
stüdyo fotoğrafı değil, tüm bir fotoğraf tarihinin erkek egemen gelenek içerisinde
şekillendiğini akılda tutarak başlamakta yarar var. Konu fotoğraf olduğunda
kadın, bakan “özne” olmaktan ziyade bakılan “nesne” olarak yüzyıl boyunca
kendisine biçilen rolü oynar.
Türkiye’de bir kadının hayatı boyunca stüdyo
fotoğrafçılığı gibi erkek tekelinde bir mesleği sürdürdüğünü öğrendiğimde,
aklıma gelen ilk soru İstanbul’un bizlerden itinayla sakladığı bir Julia
Margaret Cameron’u olup olmadığı üzerineydi. Klasik fotoğraf tarihinde
neredeyse başka örnek yoktu ve böylesine önemli bir bilgi nasıl olup da gizli
kalabilmişti? Yoksa Şahinyan da, mesleki yaşamı boyunca Cameron’un kadın
olmasından kaynaklanan teknik eleştiriler altında hep bir adım geride kalmayı
mı tercih etti? Onun da fotoğraflarında hafif odak problemleri, küçük tırnak
izleri ve enstantene kırılmaları vardı da, sanatsal açıdan çok daha içkin
mizansenler mi gizliydi? Kadın bir fotoğrafçının tercihleri üzerinden nasıl
belirlenebilirdi bir stüdyonun tavrı? Fotoğraflayan ve fotoğraflananın
içgüdüsel refleksleriyle başbaşa kaldığı o tekinsiz anda, yaratılacak sahneyi
kimin rolü belirliyordu? Fotoğrafçının kadın kimliği, stüdyonun arşivine ne
gibi ayrıcalıklar katıyor olabilirdi? Hali hazırda buna dair bir kaynak var
mıydı? Şahinyan arşivine ulaşana dek ve arşive dair tüm imajlar analiz edildikten
sonra dahi onun bu özel pozisyonu üzerinden ardı ardına birbirine eklemlenen
binlerce sorunun ilk halkalarıydı bunlar. Yalnızca İstanbul özelinde değil,
civarındaki çoğu kentin tanıklık etmediğine emin olduğum kadar şaşırtıcı bir
referanstı bu; “arşivinin tüm parçaları günümüze ulaşan bir kadın stüdyo
fotoğrafçımız vardı!”
Ve ondan bihaberdik.
Bugüne dair bir okumayla, Şahinyan’ın mesleki yaşamı
kolaylıkla bir feminist kahramanlık efsanesine dönüştürülebilir. Ancak sürece
günümüz kriterleri üzerinden yaklaşmadan önce, Foto Galatasaray’ı şekillendiren
toplumsal etmenleri o günün koşulları içerisinde anlamaya çalışmakta fayda var.
Foto Galatasaray üzerine düşünürken, kökenleri erken dönem Osmanlı yaşantısına
dek uzanan bir haremlik selamlık kültürünün uzantılarını hesaba katmak gerekir.
Kadın ve erkeğe özgü mekansal ve araçsal kriterlerin ayrımı üzerinden inşaa
edilen bu geleneksellik, stüdyonun yapılandığı toplumsal şartların zeminini
meydana getirmektedir. O nedenle ki, Şahinyan’ın kadınların mesleki fonksiyonlarını
genişletme iddiasında olduğu ya da kadın fotoğrafçı olarak feminist anlayışa
yeni bir söylem getirdiğini düşünmek önyargı doğurur. Stüdyonun kadın tarihi
içerisindeki yerini saptamadan önce, kadın kimliğinin o mekana nasıl
konumlandığı değerlendirilmelidir.
İlk teknik incelemeler yapıldığı andan itibaren Foto
Galatasaray arşivinde sadece fotoğraflayanın değil, fotoğraflananların da büyük
oranda kadınlardan meydana geldiği saptandı. Dönem stüdyolarının hiçbirisinde
rastlanmayacak boyutta ciddi bir farktı bu; on kadın müşteriye karşı, bir erkek
müşteri! O günün kültürel koşullarında kadınların erkek fotoğrafçılarla ne
kadar iletişime geçtikleri ya da onlara ne derece rahat poz verdikleri hesaba
katıldığında, bu mütevazı mekanın kadınlar için önem kazanması haliyle
kaçınılmazdı. Şahinyan’ın karşısında birçok kadın tüm yüz mimiklerini
kullanarak, omuzlarını açıp, saçlarını dökerek hatta iç çamaşırlarıyla rahatça
poz verdi. Eminiz ki birçoğu stüdyoya fotoğrafçının kadın olmasının sağladığı
güvenle girip çıktı. Bu açıdan yaklaşıldığında, Foto Galatasaray’ın dönemin
sosyolojik koşullarıyla tam bir uyumluluk yakaladığının altı çizilmelidir.
Şahinyan’ın kadın kimliği, stüdyonun müşteri portföyünü belirlemesi birtakım
avantajlar sağlamıştır.
Dirençli mizacıyla hatırlanıyordu Maryam Şahinyan.
Fotoğraf tarihi boyunca sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kadın stüdyo
fotoğrafçıları arasından da ilginç bir biçimde sıyrılarak, mesleki
sürekliliğini yaşamı boyunca sürdürmeyi başarmıştı. Şahinyan’ın 60 sene boyunca
o stüdyoda süregiden uğraşları, boş zamanlarını değerlendirdiği bir hobiden
ibaret değildi. Hayatı boyunca, kendisine lutfedilmemiş bir mesleki mücadelenin
sorumluluğunu da taşıdı. Bundan dolayı sanırsam hiç ödüllendirilmedi. Bugün
ondan geriye kalanların ışığında, üzerine söz söylemeye başladığımız bir 60
yıl, aynı zamanda erkek bakışından ayrıksı bir görsel tarihin kendi bilgisini
yeniden üretmesine olanak tanıyor. Kayda geçirmeyi ihmal ettiklerimizin
tarihini, adeta telafi ediyor. En çok da bu mucizevi telafiden ötürü kocaman
bir özür ve de teşekkür borçluyuz şimdi; Maryam’a ve onun kadın
arkadaşlarına...
Not: İlk gösterimi 22 Kasım 2011 - 22
Ocak 2012 tarihleri arasında SALT Galata / Açık Arşiv’de gerçekleşen Foto
Galatasaray, 1935’ten 1985’e kadar Beyoğlu Galatasaray’daki stüdyosunda
kesintisiz olarak fotoğrafçılık yapan Maryam Şahinyan’ın (1911, Sivas - 1996,
İstanbul) tüm mesleki arşivinin yeniden görselleştirilmesi üzerine kuruludur.
Arşivde yer alan 200 bine yakın negatif, sanatçı/araştırmacı Tayfun Serttaş’ın
oluşturduğu bir ekip tarafından üç yıllık bir sürede tasnif, temizlik,
sayısallaştırma, sayısal restorasyon ve kategorizasyon aşamalarından geçerek
korunmaya alınmıştır.