19 Mart 2011 Cumartesi
Digiturk'u Boykot Ediyoruz!
Ticari çıkarları nedeniyle 4 milyon Türkiyeli bloggerın özlük haklarını gasp eden ve Türkiye'de bloglara erişimi engelleyen Digiturk'u BOYKOT EDİYORUZ! Digiturk Şirketi, topyekün dava ettiği 4 milyon Türkiyeli bloggerdan özür dileyene kadar çoğalacağız!
.....................................................................................
TAYFUN SERTTAŞ
Bloglar, internet dünyasının en entelektüel mecrasıdır. Fikir özgürlüğünü topyekün dava eden Digiturk’ü bitirmek bizim elimizde!
Bloglar, özellikle bizim gibi ülkelerde kendiliğinden seçkin bir yer edindi. Avrupa’da çok daha geniş ve gündelik bir kullanım alanına sahip olabilir fakat burada okuyan yazan kitle belli. Doğal olarak belirli grupların çok ilgisini çekti bu mecra. Akademisyenlerden, sanatçılara, köşe yazarlarından, moda eleştirmenlerine uzanan bir zümre faal olarak bu alanı aktive ettiler. Böylelikle ve bana kalırsa bloglar, dünyanın birçok yerinde olduğundan çok daha özel bir ağ yarattı Türkiye’de. O güne kadar birbirlerinin ismini bilip fikrini bilmeyen sayısız insan bloglar aracılığı ile iletişime geçtiler. Tezlerde bloglara referans verildi. Türkiye’deki bloglara her dilde yazıldı, her konuda derinlemesine yazıldı. Blog yazarlığının en iyi işlediği yerlerden birisidir. Senelerce basın ve magazin sayfalarında yer alan yazılardan çok daha kalitleli ve tutarlı yazılara bloglardan ulaştım. Böyle alıştım. Onların ticarı mantık içerisinde kavramaları imkansız olan şey, blogların bu derin etkisidir.
Bugün yaşananların tek sorumlusu olarak Digitürk’ü görüyorum. Binlerce dolar verip maç satma hakkını tekeline alan şirketin kaçak gösterimlere karşı bir A planı olur, olmadı B planı olur, olmadı C planı... Tavuk çiftliği kuran adamın bile böyle planları var değil mi? Gayet tabi senin tekeline aldığın o maçlar tekelinde kalmayacak. Gayet tabi birileri bu kayıtları biryerlerde paylaşacak. Bundan daha doğal birşey olamaz. İnternet, ücretsiz ve demokratik bir ortam olarak tüm dünyada böyle işliyor. Teorik olarak internetin varoluş biçimi buna dayanır zaten. Orada kimsenin malı yok. Orada başka bir legalite ve illegalite olgusu var. Bu nedenle internet devrimiyle tanımlıyoruz içerisinde bulunduğumuz çağı. Çünkü internet bizleri bu tip tekeller ve yaptırımlara karşı bağımsızlaştırıyor. “Benim maçımı yayınlayana haddini bildiririm!” gibi bir maçolukla tutup tüm blogları dava etmenin, evimin çatısındaki çanak anteni zorla sökmekten bir farkı yok. Kitlelere “haddini bildiren” bu tavrın hangi siyasal kanaldan beslendiğini çok iyi biliyoruz. Bugün itibarı ile kurumsal faşizmin en tipik temsilcisidir Digitürk.
Google hürdür, Google demokratiktir, Google ücretsizdir, Google bağımsızdır, Google internet kültürünün ta kendisidir. Google hiçbir kullanıcısını mağdur etmez. Google’ın kriterlerini şirketlerin devletlerle yaptığı özel anlaşmalar belirlemez. İnternet dediğimiz mecra biraz da bu yaptırımların önüne geçmek için var. Digitürk ceo’su verdiği bir roportajda blogları “illegal yayın” olarak tanımlıyor. Yani onlara göre illegal bir şeyin önüne geçmişler. Ben illegal yayın yapıyormuşum ve bundan haberim bile yok, düşünebiliyor musun? Hayatı boyunca hiçbir blogu takip etmemiş bu insanların eğitim düzeylerinden ayrıca şüphe duyuyorum. Bir sanatçı olarak telif hakkının ne olup ne olmadığını, öncelikle sanat hukuku eğitimim üzerinden bende biliyorum. Hiçbir hukuk onlara bu hakkı vermez. Bu, mafya hukukudur. Bugünün dünyasında illegal olan ta kendileridir! Kendi yaptıkları şey ambargo yolu ile hırsızlıktır! Mavi Marmara gemisini zorla kendi karasularına çekip içerisindeki malları soyan İsrail Devletinin tavrından farkı yoktur. 4 milyon blog kulacısının özlük hakkına izinsiz tecavüzdür! Digiturk gibi lokal ve birkaç holigan dışında kimsenin ilgi alanına girmeyen bir kurum Google gibi saygın ve bağımsız bir kurumla elbet mücadele edemez. En fazla kendi sınırları içerisinde Ortaçağ’dan kalan yöntemlerle “yasak”lar getirir. Fakat bizler, eğer istersek Digiturk’u bitirecek güce fazlasıyla sahibiz. Bu gücü kullanmanın tam yeri ve zamanı diye düşünüyorum. Böylelikle umarım “şirket” misyonlarıyla ve sadece ticari kaygılarla ifade özgürlüğünün önünü tıkamanın ne anlama geldiğini öğrenirler. Ben şirket olsaydım, böyle bir kararı alırken iki kere değil, oniki kere düşünürdüm. Büyük cesaret doğrusu! “Cahil cesareti” derler buna kültürümüzde. Daha demokratik bir Türkiye düşünce ortamı için tüm kullanıcıları Digiturk aboneliklerini iptal etmeye davet ediyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder