Biz Temmuz öğleden sonrası, çok özlediğimi hatırlayınca eski rotaları, ertesi sabah kendimi Rodos'ta buluyorum... Ülke sınırında büyümenin hayatıma kattığı belki de tek özgürlük(!) Çocukluğumu ve aslında bütün yaşam kültürümü belirleyen, üzerine pek az kelam ettiğim o eski rotalarda, aynı tarihlerin iplik gibi kesilen uçlarını birbirine bağlamaya çalışıyorum. Kendi tarihimden, biz'in tarihine doğru, katmanların bence en kıymetli olanından, Rodos'tan başlıyorum.
Oniki adaların coğrafi olarak en büyüğü, Yunanistan'ın Akdeniz'e açılan nadide şehri ve en Doğudaki kapısı olmanın yanı sıra, tarih boyunca uğruna en çok bedel ödeneni, en hazini, en katmerlisi, en kalabalığı, en melezidir; Rodos.
Günümüzde adanın başkenti ve Oniki Adaların yönetim merkezi olan Rodos şehri, Katolik dünyasının fenomen asker - keşiş örgütü Rodos Şövalyelerinin (Saint Jean Şövalyeleri) Ortaçağ boyunca tüm Doğu Akdeniz ve Güney Ege'yi hakimiyetleri altında tuttukları yönetim merkezidir. Rodos Şövalyeleri 300 yıl boyunca devam eden hakimiyetleri süresince üs olarak kullandıkları Kıbrıs'tan, Kudüs'e, Bodrum'dan, Girit'e kadar olan bölgedeki kentlerin tamamına görkemli kaleler inşaa ederek Ortaçağ savunma mimarisine yön verirler. Osmanlı ordusuna büyük kayıplar verdiren, Haçlıların savaş sanatı ve korsanlıkta uzman bu yenilmez örgütü, uzunca yıllar İslam hakimiyetine girmek istemeyen tüm birlikleri Rodos'a davet ederek şehri Doğu Akdeniz'in en dokunulmaz kalesi haline getirirler.
Yüzlerce yıla dağılan mücadele ve yenilgilerin ardından Osmanlılar, 1522'de beş ay süren kuşatma sonucu Rodos'a girmeyi başarınca (Rodos'un düşmesiyle Oniki Adalar ve Bodrum Kalesi de teslim olur) önce Malta'ya, 1834'te ise şövalyelere tanınan diplomatik dokunulmazlık ve ayrıcalıklar karşılığında, kendilerine ait toprakları tümüyle terkedip Roma'ya çekilen örgüt, günümüzde Birleşmiş Milletlere gözlemci statüsünde katılmaktadır. Bugün kendilerini daha çok hayır işlerine adayan hümanist bir tarikat görünümündeki Rodos Şövalyelerinin, 104 ülke ile süregiden diplomatik ilişkileri ayrıca incelenmeye değer.
Kısaca özetlediğim bu ayrıksı tarih Rodos'u, Yunan - Ortodoks dünyasının uzantısı olmaktan ziyade Latin - Katolik dünyasının Doğu Akdeniz'deki en görkemli manevi mirası haline getirir. Neredeyse tümü İyon tipi köy mimarisinden meydana gelen diğer Yunan adalarının aksine şehirdir, orta çağdır, neo-klasiktir, gotiktir, moderndir, bulvarlıdır, meydanlıdır, kalabalıktır, eleganstır, deyim yerindeyse Rodos; jantisidir adaların. Mykonos gibi sonradan görmesi ve züppesi ile değil, Orta Çağ'dan itibaren Rodos'u mesken tutan kent kültürü ve kentli nüfusu ile şaşırtıcıdır. Bu büyük farkını, uzun yıllar süren İtalyan hakimiyetine borçludur. Bu nedenle bir Ortodoks (köy) adasından ziyade, Latin-Katolik şehirlerine benzer bir heybetle karşılar ziyaretçilerini, yedi farklı şehir kapısından... Adeta İtalya'nın, Ege ve Akdeniz'in kesiştiği sulara açılan son şehri, son büyük sancağıdır. 19.yüzyıl boyunca inşaa edilen kamu binalarının da tümü İtalyan mimarların eserleri olduğu için, kentin mimari silüetini kolonyal kimliği belirler. Üstelik hala adım başı İtalyanca duymak, adanın tüm diğer dilleri ile karşılaşmak kadar olasıdır.
Kısaca özetlediğim bu ayrıksı tarih Rodos'u, Yunan - Ortodoks dünyasının uzantısı olmaktan ziyade Latin - Katolik dünyasının Doğu Akdeniz'deki en görkemli manevi mirası haline getirir. Neredeyse tümü İyon tipi köy mimarisinden meydana gelen diğer Yunan adalarının aksine şehirdir, orta çağdır, neo-klasiktir, gotiktir, moderndir, bulvarlıdır, meydanlıdır, kalabalıktır, eleganstır, deyim yerindeyse Rodos; jantisidir adaların. Mykonos gibi sonradan görmesi ve züppesi ile değil, Orta Çağ'dan itibaren Rodos'u mesken tutan kent kültürü ve kentli nüfusu ile şaşırtıcıdır. Bu büyük farkını, uzun yıllar süren İtalyan hakimiyetine borçludur. Bu nedenle bir Ortodoks (köy) adasından ziyade, Latin-Katolik şehirlerine benzer bir heybetle karşılar ziyaretçilerini, yedi farklı şehir kapısından... Adeta İtalya'nın, Ege ve Akdeniz'in kesiştiği sulara açılan son şehri, son büyük sancağıdır. 19.yüzyıl boyunca inşaa edilen kamu binalarının da tümü İtalyan mimarların eserleri olduğu için, kentin mimari silüetini kolonyal kimliği belirler. Üstelik hala adım başı İtalyanca duymak, adanın tüm diğer dilleri ile karşılaşmak kadar olasıdır.
1923'te Türkiye - Yunanistan arasında gerçekleşen nüfus mübadelesi sırasında Rodos hala İtalyan toprağı sayıldığı için (Lozan'da Oniki Adaların İtalyan yönetiminde kalması kabul edilir), adada yaşayan Türk azınlığı mübadeleye tabi tutulamaz. Bu nedenle günümüzde hala süreçten etkilenmeden yaşamlarına devam eden ortalama 3.500 nüfuslu bir Türk tebaası mevcuttur. Anadolu'da yaşayan Rodos kökenlilerin sürgünü, adanın Almanlar tarafından işgal edildiği sırada gerçekleşir ancak tam anlamıyla bir etnik temizlik gerçekleşmez. Almanların 1945'te Rodos'tan çekilmek zorunda kalmalarının akabinde, 1947'de gerçekleşen Paris Antlaşması ile birlikte Oniki Adaların resmen Yunanistan yönetimine geçmesine karar verilir. Yunan ulus devleti için son derece ayrıksı duran bu multikültürel kale, yönetimi altına gireceği her ulus devlette olacağı şekilde zorunlu bir çoraklaşma yaşa da, bugün hala kültürlerüstü özellikleriyle ziyaretçilerini ulus devlet öncesi gündelik yaşam deneyimleri üzerine "düşünmeye" davet eder.
Tüm UNESCO koruması altındaki şehirler gibi Rodos'ta "old town" ve "new town" tabir edilen iki farklı merkezden meydana gelir. Orta Çağ Mahallesi, Latin mahallesi, Yahudi mahallesi, Osmanlı mahallesi gibi tarih boyunca Rodos'u mesken tutan farklı kolonilerin yerleşimlerinden meydana gelen surlar ile çevrili koruma altındaki eski şehir, Bostancı - Bağdat Caddesi hattını aratmayan yeni şehre bağlanır. Bu iki büyük merkez arasında 1930'ların sivil "köşk - konak" mimarisini izleyebileceğiniz olağanüstü güzellikle mahalleler mevcuttur. Philadelphia Caddesi, Miami Plaji gibi Amerikan ikonlarının, casinolar ile çevrelendiği yeni şehir, kentin turizm dışındaki dinamiklerine akmanızı sağlar. Böylelikle tek bir tatil içerisinde hem şehir, hem doğa, hem kültür, hem gelenek, hem modernite tatmak isteyenlere özel ayrıcalıklar sunar Rodos.
Tüm UNESCO koruması altındaki şehirler gibi Rodos'ta "old town" ve "new town" tabir edilen iki farklı merkezden meydana gelir. Orta Çağ Mahallesi, Latin mahallesi, Yahudi mahallesi, Osmanlı mahallesi gibi tarih boyunca Rodos'u mesken tutan farklı kolonilerin yerleşimlerinden meydana gelen surlar ile çevrili koruma altındaki eski şehir, Bostancı - Bağdat Caddesi hattını aratmayan yeni şehre bağlanır. Bu iki büyük merkez arasında 1930'ların sivil "köşk - konak" mimarisini izleyebileceğiniz olağanüstü güzellikle mahalleler mevcuttur. Philadelphia Caddesi, Miami Plaji gibi Amerikan ikonlarının, casinolar ile çevrelendiği yeni şehir, kentin turizm dışındaki dinamiklerine akmanızı sağlar. Böylelikle tek bir tatil içerisinde hem şehir, hem doğa, hem kültür, hem gelenek, hem modernite tatmak isteyenlere özel ayrıcalıklar sunar Rodos.
Bazı yorumlardan okuduğum kadarıyla Türkiye'den giden Mykanos - Santorini hattına sevdalı pek çok arkadaş beton yığını olmakla suçlamış Rodos'u. Yüzyirmi bin nüfuslu (Bodrum, Fethiye, Datça ve Marmaris nüfusunun toplamından daha kalabalık) bir merkezde olduklarını farkedemeyerek sanırım.. Doğrudur, Rodos betondur haliyle, fakat o betonların arasında nice modern detay gizlidir, okumasını bilene.. Yoksa aynı mantıkla yaklaşacak olursak Büyük Ada'da tahta yığınıdır, ahşabın tarihçesini bilmeyene.
İster İtalyan olsun, ister Alman işgalinde, adı ister Yunanca okunsun, istenirse yazılsın Türkçe, Kaş ile Meis'i dahi birbirinden ayırmayı becermiş bir insanlığın tarihinde, bunlar değildir mesele...
Rodos'ta Doğu Akdeniz sakinlerinin tümüne hala yer var ve aramızdaki mesele, biraz da bu.
Rodos Hakkında kısa kısa;
* Pasaportunda Kuzey Kıbrıs girişi olanların Yunanistan'ın Güney Ege yönetim bölgesi olan Oniki Adalar sınırlarına girmeleri yasak, konu İsrail - Filistin meselesinden farksız, öncelikle bu detaya dikkat edin. TC vatandaşları Kuzey Kıbrıs'a girişte zaten pasaport kullanmak zorunda değiller ancak yanınızda bir yabancı misafiriniz olabilir, Kuzey Kıbrıs'a giriş yapmış olabilir, aniden moraliniz çok bozulabilir, diye ekliyorum.. Oniki Adalar yönetimi bu konuda net.
* Rodos'a gitmek için Bodrum en doğru liman değil. Bodrum Kos'un sınır kardeşidir. Rodos ise Akdeniz'de, bir nebze uzak.. Rodos'un ana karaya en yakın olduğu yer Marmaris limani. Marmaris, Datça ve Kaş civarındaysanız adaya çok daha yakın olduğunuzu unutmayın; yani biletin çok daha ucuz, yolculuğun çok daha kısa süreceğini.. Fakat bunun için de kalkıp Marmaris'e gitmeye değmez, Bodrum'dan iki buçuk, denizin durumuna göre en fazla üç saat.
* Bodrum - Rodos ve tüm diğer adalar ile ana kara arasında iki tip toplu taşıma seçeneği mevcut, bunlardan birisi hydrofoil diğeri ise catamaran. Hydrofoil su yüzeyinde adeta uçarak ilerleyen, tüpe benzeyen, yolculuk esnasında kanatları açılan bir tür jet feribot, en büyük dezavantaji ise uçak gibi yolculuk boyunca yerinizden kalkamamanız. Yolculuk haliyle daha kısa sürüyor ama benim gibi güverteye çıkayım, içkimi yudumlayayım, sigaramı tüttüreyim, güneşleneleyim diyorsanız hydrofoil'i unutun. Biletinizi alırken feribotun modelini mutlaka sorun, tavsiyem hydrofoil'den kesinlikle bilet almamanız. Catamaran yavaş ama içerisinde barı var, çok geniş tuvaletleri var, avlusu var, güvertesi var, terası var, hikayesi var anlayacağız; yaşamak isteyene..
* Oniki Adalar yönetimi içerisinde en iyi Türkçe konuşan toplumun Rodos'ta yaşadığını unutmayın, zira her Rodoslu üç - beş dil ile ifade eder kendisini, görgülerinden gelir, yaşam kültürlerinin parçasıdır çok dillilik. Öyle "merhaba nasılsın" değil, derin muhabbetlere dalarlar sizinle.. O nedenle mal gibi nasıl olsa yurtdışındayım diye Türkçe olarak saçmalamaktan kaçının, zira İtalyanca ve Türkçe'nin İngilizceye çok daha baskın olduğu bir adadasınız, bozarlar... Etrafta çok fazla Türkçe olarak saçmalayan turist görüğümden ve hallerine üzüldüğümden, bu maddeyi ekliyorum.
* Rodos için valizinizi hazırlarken, aynı zamanda bir başkente gideceğinizi aklınızdan çıkarmayın. Mutlaka valizinizde iki üç parça şık kıyafet ve hatta rugan ayakkabılar bulundurun. Hava sıcaklığı sizi yanıltmasın, zira Rodos şehri etrafını saran ormanlardan ve coğrafi konumdan dolayı her daim serindir. Rodoslular sokakta terlikle dolaşmayı (dolaşanları) sevmez. Akşam olduğunda şehrin asıl sakinleri kuaförlerden çıkar ve size Rodos'un gerçek yaşam kültürünü gösterir. Ortalıkta don paça gezen Rus turistlerin konumuna düşmek istemiyorsanız, "rahatlığınızdan" bir nebze ödün verip aynı Ortaçağ sokaklarını bir de gömlekli, ruganlı gezmeyi deneyin.. Ben buna bayılıyorum mesela!
* Rodos'a daha önce hiç gitmediyseniz, minumum üç, ideal olarak altı güne ihtiyacınız olduğunu unutmayın; büyük bir adadasınız. Günübirlik turlar Rodos için kesinlikle uygun değil, yalnızca eski şehri gezmeniz iki gününüzü alacaktır. Üstelik Rodos gündüz değil, gece keşfedilmesi muhteşem bir şehir... Tur şirketlerine kanmayın. Rodos'ta her keseye göre alternatif mevcut, diğer adalar gibi üç - beş otelin tekelinde değilsiniz. Casino bölgesinin arka mahallelerinde geceliği 20 euro olan pansiyonlardan, geceliği 500 euro olan rezidanslara kadar sayısız seçenek var. Ben sezonun en yoğun günlerinde geceliği 40 euro'dan (kahvaltı dahil) yalnızca 6 özel odası olan köşkten dönüştürülmüş bir butik otelde kaldım, emsallerinin İstanbul'daki geceliği en az 250 TL. Üstelik rezervasyon bile yapmadım, Rodos'ta her ihtiyaca uygun seçeneğin kolaylıkla bulunabileceğini bilerek..
* Rodos'un gece yaşantısı Bodrum'u aratmayacak kadar hareketli, farkı ise Bodrum ve Çeşme fiyatlarının yarısını ödemeniz. Alkol son derece ucuz. Yunan menülerinin büyüklüğünden sanıyorum ayrıca bahsetmeme gerek yok, kekik ile kızarmış dört dev parça domuz pirzolasına ödemeniz gereken fiyat en fazla 5 Euro, patates kızartması ve salata yanında...
* Adada Rodos dışında Lindos, Faliraki, Afandu, Paradisi, Tiranta gibi çok güzel başka şehirler var. Toplu taşıma son derece gelişmiş. Günümüzde şehrin meyve hali olarak kullanılan Gotik bedesten'in bulunduğu meydandan 15 dakikada bir tüm diğer şehirlere otobüs kalkıyor, günübirlik turlar için Lindos ve Faliraki'yi mutlaka öneririm.
Sonuç olarak komşuya iade-i ziyaret vakti, RODOS'tan başlayın.
Not: fotoğrafları orijinal boyutta görmek için üzerine tıklamanız yeterli.
New Town;
Orta Çağ Mahallesi;
Old Town;
PS: Zaman bulursam Oniki Adalar içerisindeki diğer gözdelerim; Symi ve Kos'u yazacağım.
1 yorum:
Merhaba,
Kaldıgınız otelin ismi nedir ?
Teşekkürler
Yorum Gönder