27 Eylül 2011 Salı

Figurative Essays on Post-colonialism

Figurative Essays on Post-colonialism

What are the signs that we have been able to put on Amin Maalouf's "Ports of Call," that feels unfinished? And now, how should we start to produce this ominous geography that different sets of eyes wake up to every day? What are the signs that should be used? Put more simply, for those of inside, with which signs does the Middle East start and end? If cyclical, how is the absolute transpired? Over which signifiers are the layers of perception between the two centers of memory founded? In other words, do we have such a prescription? Every passing day, more so, no.

Maybe, when returning to the ports with very different tools, that very lost image in our minds that fails to appear, is about the beginning and end of those very ports. This new "cultural game" that we learned to play with post-colonialism is tamed so that we are not reminded of a hundred years ago, but, it is just as obese, sovereign, voyeuristic and equally mad when in trouble. We should be careful. To seek refuge in similar ports from autonomous lands that lean on forests of cedar, to go on a sea journey that ends on the peripheries of Paris, to dictate the same cultures, to escape the same cultures, to remember the same culture as "mine," is more difficult today than ever before.

Now, trying to look at myself after having returned from the same point, it should be added that this is not an East-West dialectic. At least, it is not about directions that appear in my mind at the most dreary moment when I'm by the cultural debris. I'm just trying to seek ways of confessing the search for signifiers that are about me and delienated by me. I'm researching myself. Sometimes, I find.




Post-kolonyalizm Üzerine Figüratif Denemeler

Amin Maalouf’un yarıda kalmış hissi uyandıran “Doğunun Limaları” isimli başyapıtı üzerine bugüne değin hangi işaretleri koyabildik? Ve şimdi her sabah başka gözlerin önüne sereserpe uyanan bu tekinsiz coğrafyayı üretmeye hangi işaretleri kullanarak başlamalıyız? Daha yalın hali ile, biz içeridekiler için Ortadoğu hangi işaretlerle başlar ve de hangileriyle sonlanır? Döngüsel ise eğer, mutlaklığı nerede vuku bulur? Bu iki hafıza merkezi arasındaki algı katmanları, hangi göstergeler üzerine inşaa edilir? Kısacası, elimizde bu türden bir reçete var mı? Her geçen bir gün biraz daha fazla, yok.

Aynı limalara şimdi çok daha değişik aygıtlarla geri dönerken, belki de zihnimizde bir türlü beliremeyen en kayıp imge, o limanların başlangıç ve bitiş noktasına dair. Post-kolonyalizm ile birlikte oynamayı öğrendiğimiz bu yeni “kültürel oyun" her ne kadar bir yüzyıl öncesini hatırlatmayacak derecede uysallaştırılmış olsa da, en az onun kadar obez, en az onun kadar hükümdar, en az onun kadar röntgenci, başı derde girdiği anlarda ise en az onun kadar kuduz. Dikkatli olmalıyız. Sırtını sedir ormanlarına veren o özerk arazilerden, benzer limanlara sığınmak, Paris periferilerinde biten bir yolculuğa, o gemilerle çıkmak, aynı kültürlere hükmetmek, aynı kültürlerden kaçmak, aynı kültürü “kendim” olarak hatırlamak, bugün hiç olmadığı kadar zor.

Şimdi aynı noktadan geri dönerek bakmayı denerken kendime, ilave etmeli ki, bu bir Doğu – Batı diyalektiği değil. En azından altında kaldığım kültürel enkazın bu en hazin noktasında, zihnimde belirenler yönlerden ibaret değil. Kendime dair, sınırları benim tarafından çizilmiş bir gösterge arayışını, kendime itiraf etmenin yollarını deniyorum yalnızca. Kendi kendimi araştırıyorum. Zaman zaman, buluyorum.

Hiç yorum yok: