6 Eylül 2011 Salı

Emel ile Batı Beyrut'da küçük bir mola

Son 5-6 aydır inboxumdan büyük obsesyonum yok. Sabah göz kapaklarım henüz açılmamışken başlayan ve gece aynı göz kapaklarım önüme düşene kadar hınca hınç devam eden sayısız müsabaka. Fonda, parmaklarım ve klavye tuşları arasındaki hızdan üreyen hep o aynı tıknaz melodi. Bazen kendimi piano çalıyormuş gibi kandırıp eğlenmeyi denesem de, klavyem piano değil. Çıkarttığı seste aslında hiç güzel değil. İnsan hayatının her döneminde tanıklık edilemeyecek türden bir yoğunluk sınavından geçiyorum. Gün boyunca yüzlerce adres arasında gidip gelen sayısız iş takibi içerisinde kaybolurken dün aniden düştü mail boxuma, küçük bir ileti. Emel Beyrut'a gitmiş, derken aklına ben gelmişim. Benim Beyrut notlarım. Gerçekte çok az taslağı son haline getirip buradan paylaşabildiğim yüzlerce Beyrut notundan birisi, vesile olan bize. Tanışmıyoruz gerçekte Emel ile.. Anladığım kadarıyla dönmüş ve de bir şekilde adresimi bulup, kısa bir mail atmış. Başlığı BEYRUT;

BEYRUTA GİTTİĞİMDEN BERİ ÇARPILMIŞ GİBİYİM. GİTMEDEN ÖNCE NE O COK ÖVÜLEN GECE HAYATINI, NE ZENGİNLİĞİNİ, NE TURİZMİNİ MERAK ETTİM.(HEPSİNE DAHA KOLAY BİÇİMDE TR DE ULAŞABİLECEĞİMDEN EMİNİM)

12 YIL ÖNCE SEYRETTİĞİM BATI BEYRUT FİLMİ ÇOCUK AKLIMLA BENİ DERİNDEN ETKİLEMİŞTİ.

NE DİYEYİM.

ÜRPERTİ ÇOK TARİF EDİLEBİLEN BİR HİS DEĞİL, YALNIZ ''ÜRPERTİ'' YETER BİR TARİF DEĞİL.. O OTELİN KARŞISINDA DURURKEN TAM OLARAK NE DÜŞÜNDÜĞÜMÜ BİLMİYORUM BULANIK, AMA NE HİSSETTİĞİMİ BİLİYORUM. GÜRÜLTÜ, ÇOCUKLAR.. GECE..

YAZIN TAM OLARAK HİSLERİME TERCÜMAN OLDU.
http://tayfunserttas.blogspot.com/2010/05/yklan-beyrut-yaplan-beyrut.html


Önce ne olduğunu anlamayıp çok hızlı okudum. Adresi tanımıyorum. Yakın dönemde Beyrut'a giden arkadaşlarımdan ve onların arkadaşlarından hiçbirisinin adı değil Emel. Bir mola verdim. Kendime güzel bir kavhe hazırlayıp tekrar okumalıydım, bu kısacık notu. Öyle yaptım, hem de yanında bir sigara yaktım. O oteli, Batı Beyrut'u, Sabra ve Şatilla'yı, çok kereler bedenime battığını hissettiğim dikenli telleri ve Doğu Akdeniz'in zeytin gözlü oğlanlarını düşündüm. Düşünürken, ağlamışım yine farkına varmadan. Zamanlar daracık olsa da, unutmalar çok hızlı oluyor. Birkaç ay öncesine dair unuttuğum ne varsa, zihnimi bir anda orada buluverdim. Günün en beklemediğim saatinde, sayısız monoton yazışmanın orta yerinde, önce küçük bir şaşkınlık geçirtip ertesinde derin bir mola verdirdi bana, Emel. O bilmiyor ama ben, Batı Beyrut'u yıllarca kere izledim. Aynı şehirleri aynı duygularla anlayan ve hisseden insanlar arasındaki ruh dili ne güzel. Duygudaşlık ne güzel.

Bir blog ne işe yaramalı diye çok düşündüm bu blogu açmadan önce. Birçokları sanatçı blogu diye izlemeyi tercih etse de, aylarca burada sanat dışında herşeyi konuştuğum çok oluyor.. Çünkü benim sanatçı portfolyom değil bu blog. Kaldı ki gündelik hayatta bile "sanatçı olmakla" pek ilgilenmeyen ben, blogumu bir dizi davetiye, imaj, sergi bülteni ve artistik enformasyona hapsedecek halde değildim. Çok daha rastlantısal bir yöntemdi kurmak istediğim. Çok daha içgüdüsel. O nedenle gerektiğinde buradan küstüm, buradan kavga ettim, buradan şikayet ettim, buradan sevdim ve de buradan hatırlattım. Şimdi bir "sanatçı blogundan" beklenmeyecek geri dönüşler alıyorsam, ne mutlu bana. Blogları soğuk cv duvarları olmaktan çıkartıp, bazen onlara hissederek yazmak ve de sadece yazmak ne güzel.

Teşekkürler bu derin mola için Emel.

Hiç yorum yok: