27 Aralık 2011 Salı

Tüm Kaybettiklerimizin Tanığı Foto Galatasaray / TARAF - Serdarhan Aksoy


Galatasaray’daki stüdyosunda 50 yıl fotoğrafçılık yapan Maryam Şahinyan’ın 200 bin imajlık arşivini SALT Galata’da görebilirsiniz.

İstanbul Galatasaray’da 1935’ten 1985’e kadar mütevazı stüdyosunda on binlerce fotoğraf çekti Maryam Şahinyan. Bu süre içinde Türkiye; Varlık Vergisi’ni, 6-7 Eylül Olayları’nı, 27 Mayıs Darbesi’ni, 12 Mart Muhtırası’nı, 1980 Darbesi’ni yaşadı. O, fotoğraf çekmeyi sürdürdü. 1964’te Türkiye ve Yunanistan arasındaki iskân anlaşmasının Türkiye tarafından tek taraflı bozulmasına da İsrail’in kurulmasına da şahitlik etti, hem de I. Dünya Savaşı yıllarından kalma körüklü makinesiyle.

Sanatçı Tayfun Serttaş’ın SALT Galata’nın açılış sergilerinden olan Foto Galatasaray ve Aras Yayıncılık’ın eş zamanlı olarak aynı adla yayımladığı kitap, Maryam Şahinyan’ın 50 yıllık meslekî kariyerinde özenle düzenlediği arşivi üzerinden İstanbul’un geçirdiği değişimi gözler önüne seriyor. Açık Arşiv projesi olan ve arşivdeki tüm fotoğrafların dijital ortama aktarıldığı sergiyi 22 ocak gününe kadar gezebileceğinizi hatırlatıp, bu noktada sözü sanatçı Tayfun Serttaş’a ve arşivi hayli ilginç bir hikâyeyle alan Yetvart Tomasyan’a bırakalım...

Serdarhan Aksoy

Maryam Şahinyan arşivinde 200 bin imaj var. Herhangi bir tasnife ya da seçkiye başvurdunuz mu? Mesela kitapta 400 kadar fotoğraf var?

Fotoğraflar arasında, kitap için seçtiğim fotoğraflar dışında, hiçbir seçkiye gitmedik. Foto Galatasaray projesinin en belirgin özelliği bu; Maryam Şahinyan arşivindeki her şeyi, olduğu gibi, olduğu şekliyle göstermek ve arşiv üzerinden yapılacak tüm seçkileri bizzat izleyicilerin inisiyatifine bırakmak. Biz başından itibaren şuna inandık: Eğer bu arşive 10 farklı sanatçı yaklaşırsa 10 farklı seçkiye, 10 farklı tarihçi yaklaşırsa 10 farklı seçkiye gidebilirdi. Ya da bir Ermeni incelese farklı, bir modacı tasnif etse farklı bir seçki oluşturabilirdi. Bizim amacımız, arşivi tüm izleyicilerin ilgisine açmaktı, bunun da en sağlıklı yolu arşivin kapsadığı imajların tamamını kullanmaktan geçiyor.

Eğitim, sergi, kitap tüm bu proje ne kadar zaman aldı?

Üç yıl kadar sürdü tamamlamak Foto Galatasaray'ı. 2009 yılının ocak ayında arşivi taşıdım. Bütün arşiv negatiflerden oluştuğu için dört aylık bir deneme dönemimiz vardı akabinde kesintisiz olarak proje başladı.

Deneme döneminde neler yaptınız?

Foto Galatasaray'ın arşivi bize dokuz koli ve 1139 film kutusuna bölünmüş olarak geldi. Öncelikle ben rastlantısal olarak bütün kutulardan bazı filmleri seçip onları pozitife çevirerek arşiv hakkında genel bir kanıya ulaştım. Çünkü eldeki verilerle Yetvart'ın söyledikleri de bir noktaya kadar arşivle örtüşmüyor olabilirdi. Çünkü Yetvart Tomasyan bilemezdi o kutuların içinde ne olduğunu, ne kadarının karıştığını, kronolojik olup olmadığını, ne kadarının Maryam'a ait olup olmadığını... Tüm incelemeler yapıldıktan sonra 2009'un ortalarında bunu bir projeye dönüştürmeye kesin olarak karar verdik.

Teknik kısmını nasıl çözdün işin? Kaç kişi çalıştı?

Bu deneme sürecinin akabinde bir tanışma toplantısı yaptım; projeyle ilgili. Toplantıdan sonra da kalktım Beyrut'a gittim; Arab Image Foundation'a. Arab Image Foundation, elinde devasa koleksiyonlar bulunduran çok önemli bir merkez. Ben özellikle cam negatifler konusunda bütün teknik ve lojistik bilgileri oradan aldım. Çünkü birçok metot ve teknik vardır. Ancak elimizde 1940'lardan, 1950'lerden negatifler vardı ve bunlara canımızın istediği gibi dokunamazdık. Açıkçası onların bilgi paylaşımından çok faydalandım. Her zaman Arab Image Foundation'la iletişim halinde oldum. Süreç böyle devam etti, projenin toplamında 30'a yakın asistanla çalıştım.

Aras Yayınları'ndan çıkan Foto Galatasaray kitabına gelirsek biraz...

Kitap, arşivin en sembolik biçimde temsil edildiği, aslında fotoğrafları da ilk kez baskı halinde gördüğüm(üz) alan. Kitap dışında elimizdeki herşey dijital. Kitapta dört temel bölüm var. Bu dört bölüm, iki yazınsal ve iki albümden meydana geliyor. Metinsel bölümlerin ilkinde, Maryam Şahinyan'ın hayatını kısaca, literatüre girecek kadar tartıştıktan sonra; “kadın kimliği”, “dinsel aidiyet” ve “Ermeni kültürü” bağlamında olmak üzere üç normatif bağlamda, Maryam'ın stüdyosunu tanımlamaya çalışıyoruz. Bu normatif kategorinin ardından ikinci bölüm olan “sebest okumalar”da bu arşivden daha ne gibi okumalar çıkarabileceğimizi ortaya koyuyoruz. Zaten kitap da bu arşivden daha ne gibi projeleri ortaya çıkarabileceğimizi göstermek için kurgulanmış bir şey.

Albüm bölümünde neler var?

Albüm bölümünde, “özdeşler” ve “aynadan bakanlar” adlı iki kategori var. “Özdeşler”de aralarında hiçbir genetik benzerlik olmaksızın aynı şeyleri giyen, aynı şekilde poz veren, aynı takıları takan ve bir araya gelen insanlar. “Aynadan bakanlar”da da aslında bir özdeşlik görüyoruz. Bunda da grafik olarak bir ikilik var, tabii aynı insanın aynadan yansıması olarak. “Özdeşler” tamamen benim seçiciliğimle oluştu, “aynadan bakanlar” ise doğrudan Maryam Şahinyan'ın estetik kriterlerinin belirlemesi açısından projenin ilk gününden itibaren ayrı bir dosya içerisinde toplanmaya başladı. İstanbul'daki hiçbir stüdyoda “aynadan bakanlar” gibi bir seri yok ve bu grup bence, Maryam'ın estetik anlayışının zirve noktası.

Maryam'ın kadın olması, senin de dediğin gibi kadın, genelde “bakan özne” değil, “bakılan nesne” konumunda fotoğraf tarihinde. Kadın olmak nasıl bir konum sağlıyor ona?

Maryam'ın kadın olması hasebiyle müşteri portföyünü hazırlamak için ekstra bir şey yapmasına gerek yoktu. Mesela evinden “Ben Osman'a fotoğraf çektirmeye çıkıyorum” diye çıkamayacak bir kadın, “Ben Maryam'a gidiyorum” diye çıkabiliyordu. Bu yüzden de Maryam'ın stüdyosu bir sosyalleşme mekânıydı. Aynı zamanda bütün sosyal çevresini FotoGalatasaray üzerinden kuruyor. Bu yüzden, bir ayrıcalığı var tabii Maryam'ın. Öte yandan, ben Maryam'ın feminist anlayışına yeni bir yön vermek ya da kadınların mesleki hayatta ne kadar daha aktif olabileceklerini göstermek gibi bir iddiası olduğuna da inanmıyorum. Dönemin muhafazakar koşullarıyla tam bir uyumluluk yakalıyor aslında.

Maryam'la ilgili bilgilere nasıl ulaştınız?

Fotoğrafçının yaşamıyla ilgili elimizdeki bilgiler oldukça kısıtlı. Birçok insan tarafından tanınıyor Maryam Şahinyan, çalışma süresince toplanan tüm verileri belirli bir süzgeçten geçirdik ve 10 sayfalık bir biyografi dışında daha derine inmedik hayatı konusunda. Maryam’ın öz kardeşi Vruyr Şahinyan İstanbul’da yaşıyor. Maryam'ın elimizde kalan sadece dört vesikalık fotoğrafı da hayattaki tek kardeşinin arşivinden. Fakat daha fazlası üzerine konuşmak istemiyor Vruyr Şahinyan. Onun içinde bulunduğu ruh halini anlamak gerekiyor. Herşeye belirli bir mesafe içerisinde yaklaşıyor, bu mesafeyi iyi anlamalıyız.

Peki Türkiye tarihindeki kırılmaları noktalarını gözlemleyebiliyor muyuz?

Maryam Şahinyan'ın stüdyosundan demografik süreçleri izlemek çok kolay. 1964 senesinde Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikamet anlaşmasının Türkiye tarafından tek taraflı kaldırılmasının ardından, buradan 200 bin Rum'un gitmesini çok net izliyoruz. Ama 6-7 Eylül'ü izlemek mümkün değil mesela. Çünkü Maryam'ın stüdyosu Çiçek Pasajı'nda korunaklı bir yerde ve sadece camı kırılıyor. Onun dışında darbeleri görmek mümkün değil. Varlik Vergisi gibi bir süreci de, stüdyo fotoğrafından izleyemeyiz. Maryam Şahinyan belge fotoğrafçısı değil, o idealize edilmiş gerçekliği yansıtıyor. Bu açıdan travmaya tanıklığı daha uzun vade de, o gerçekliğin dönüşmesine tanık olunca ortaya çıkıyor.

Travma derken, biraz daha açmanı isteyeceğim? 1935 – 85 yılları arası İstanbul sayısız olayla yüzyüze kaldı, bu yarım asırlık tanıklık bize neyi gösteriyor?

Birgün arkadaşım Aret Gıcır ile yürürken, “iyi bak, işte sonrası böyle oluyor” demişti bana. İstiklal Caddesindeydik, derinlemesine baktım; kalabalık, umursamazlık, toz duman... Sonrasındaydık. Cumhuriyet sonrası İstanbul, tüm Türkiye’de azınlıklar için adeta bağımsız bir ülke işlevi gördü. Herkes bu şehre toplantı, Anadolu’nun farklı noktalarında kalan, kalmayı başarabilen son aileler, son yetimler, son yaşlılar. Küçük bir kısmı kaldı, daha büyük kısmı ise 80’li yıllara kadar İstanbul üzerinden Batı’ya göç etti. Foto Galatasaray’ın bu sürece olan tanıklığı beni en derinden etkileyen boyutudur bu projenin. Sonrasını izliyoruz o stüdyoda, o perdenin önüne dizilen yorgun ruhların bu şehirdeki son hareketlerini. Başka türlü de izleyemiyoruz onları. Bu açıdan elimizde kalan son büyük kanıttır Foto Galatasaray. O arşivde gördüğünüz yüzlerin çoğu bugün diaspora statüsünde yaşıyor, yaşamaya mecbur. Oradaki ayakkabısı delik çocuk, bebeği ile poz veren kadın, gelinlerin eteklerine sarılan küçük medimeler, komünyon duasını eden oğlanlar işte diaspora. Çok iyi bakmak lazım onların gözlerinin içine, gözlerindeki ışığa.


SARKİS USTA: "Ne Laf Anlamaz Adamsın Yahu!"

Serdarhan Aksoy: Maryam Şahinyan arşivini nasıl buldunuz?

Yetvart Tomasyan: Benim aile dostum, bu vesileyle rahmetle de analım, Sarkis Çerkezyan. Kimilerinin Sarkis Varbed, kimilerinin Sarkis Usta dediği marangoz Sarkis, benim yakınımdı. Her gün olmasa da gün aşırı benim dükkana uğruyordu. Bir uğradığında Maryam Şahinyan'dan bahsetti. Maryam'ın dükkanı devrettiği çocukların da dükkanı kapatıklarını, alanların da başka iş yapacaklarını söyledi.

S.A: Dükkanı devralanları tanıyor muydunuz?

Y.T: Taniyorum tabii, hala da görüşürüz. Dükkanı İsa Barkev Avşar ve Fikri Çalış'a devrediyor. Sonra üç sene kadar birlikte çalışıyorlar. Matmazel zamanla onlara işi öğretiyor. Sonra onlar da dükkanı devredince arşiv ortada kalıyor. Sakis Usta, bir 10-15 gün geldi gitti, geldi gitti. Sonunda o gün geldi, çok sert konuştu. "Ulan, ne laf anlamaz adamsın. Al şunları diyorum. Kapının önüne koydular. Yarın çöpçüler götürecek. Bugün son gün" dedi. Ben de bunun üzerine, Skoda bir kamyonetimiz vardı, içine 15-20 tane koli koydurdum. İki de arkadaş görevlendirdim. 90 senesiydi. Kadıköy'e gittiler. 15 koliye doldurdular, bantladılar, getirdiler. Eh işte, 18 sene depoda durdu.

S.A: Başka arşiv var mı böyle elinizde?

Y.T: Böyle arşiv yok. Ama ben 40 senedir gazete küpürü topluyorum. Genellikle sanat haberleriyle ilgili olarak - ağırlıklı olarak resim, heykel, müzik, dans - 40 yıllık gazete küpürleri var. Bir de programları topluyorum. Etkinlik programları; konserlerden önce dağıtılır ya.


Kaynak: Serdarhan Aksoy / TARAF - 27.Aralık.2011

Hiç yorum yok: